Turkish Vocabulary
Click on letter: GT-Google Translate; GD-Google Define; H-Collins; L-Longman; M-Macmillan; O-Oxford; © or C-Cambridge
GT
GD
C
H
L
M
O
a
GT
GD
C
H
L
M
O
about
/əˈbaʊt/ = PREPOSITION: hakkında, ilgili, konusunda, dair, etrafında, üstünde, orada burada;
ADVERB: yaklaşık, takriben, etrafına, hemen hemen, aşağı yukarı, aksi yöne;
USER: hakkında, ilgili, yaklaşık, ile ilgili, konusunda, konusunda
GT
GD
C
H
L
M
O
access
/ˈæk.ses/ = NOUN: giriş, erişme, ulaşma, geçit, kullanım, yaklaşma, hastalık nöbeti;
VERB: bağlamak;
USER: giriş, erişme, erişmek, erişim, erişebilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
adding
/æd/ = NOUN: ekleme, katma;
USER: ekleme, ekleyerek, eklemek, ilave, eklemeden
GT
GD
C
H
L
M
O
after
/ˈɑːf.tər/ = ADVERB: sonra, ardından, daha sonra, arkasından;
PREPOSITION: sonra, ardından, peşinden, izleyen, arkasından, göre, -den sonra;
ADJECTIVE: sonraki, izleyen, sonra gelen;
CONJUNCTION: -dikten sonra;
USER: sonra, sonrası, sonrasında, ardından
GT
GD
C
H
L
M
O
alike
/əˈlaɪk/ = ADJECTIVE: benzer, aynı, benzeyen, farksız;
ADVERB: benzer şekilde, fark gözetmeden;
USER: aynı, benzer, hem, benzeri, birbirine
GT
GD
C
H
L
M
O
all
/ɔːl/ = ADJECTIVE: tüm, bütün, her, hep;
NOUN: hepsi, herkes;
ADVERB: hepsi, tamamen, hep;
PRONOUN: hepsi, herkes, her şey;
USER: tüm, bütün, her, All, tamamını, tamamını
GT
GD
C
H
L
M
O
alliance
/əˈlaɪ.əns/ = NOUN: ittifak, birlik, anlaşma, birleşme, bağ, pakt, antlaşma, dünürlük, akrabalık;
USER: ittifak, oyuncu birliğini, birlik, alliance, birliğini
GT
GD
C
H
L
M
O
also
/ˈɔːl.səʊ/ = ADVERB: da, de, ayrıca, hem de, hem, keza, dahi, üstelik;
USER: da, ayrıca, de, aynı zamanda, zamanda, zamanda
GT
GD
C
H
L
M
O
always
/ˈɔːl.weɪz/ = ADVERB: her zaman, daima, hep, defalarca, boyuna, tekrar tekrar;
USER: her zaman, zaman, her, daima, hep, hep
GT
GD
C
H
L
M
O
an
GT
GD
C
H
L
M
O
and
/ænd/ = CONJUNCTION: ve, ile, de;
USER: ve, ile, ile
GT
GD
C
H
L
M
O
announced
/əˈnaʊns/ = VERB: duyurmak, bildirmek, ilan etmek, anons etmek, okumak, adaylığını açıklamak;
USER: açıkladı, ilan, duyurdu, açıklandı, açıklanan
GT
GD
C
H
L
M
O
answer
/ˈɑːn.sər/ = NOUN: cevap, yanıt, karşılık, çözüm, tepki, misilleme;
VERB: yanıtlamak, cevap vermek, karşılamak, bakmak, uymak, karşılık vermek, kefil olmak, yetmek, yerine getirmek, tanıma uymak;
USER: cevap, answer, cevaplamak, yanıt, yanıtlamak
GT
GD
C
H
L
M
O
any
/ˈen.i/ = ADJECTIVE: herhangi, her, hiçbir, hiç, daha, biraz;
ADVERB: hiç, daha, biraz;
PRONOUN: herhangi biri, biri, her ne;
USER: herhangi, herhangi bir, hiçbir, bir, her, her
GT
GD
C
H
L
M
O
anything
/ˈen.i.θɪŋ/ = PRONOUN: bir şey, hiçbir şey, her şey, herhangi bir şey, ne olsa;
USER: bir şey, şey, hiçbir şey, herhangi bir şey, şeyi, şeyi
GT
GD
C
H
L
M
O
april
/ˈeɪ.prəl/ = NOUN: Nisan
GT
GD
C
H
L
M
O
are
/ɑːr/ = NOUN: ar;
USER: olan, vardır, bulunmaktadır, olup, olarak, olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
as
/əz/ = ADVERB: olarak, gibi, kadar, iken;
PRONOUN: gibi;
CONJUNCTION: olduğu gibi, ki, iken, rağmen, karşın, madem, mademki, -diği gibi, -irken;
USER: olarak, gibi, kadar, yanı, şekilde, şekilde
GT
GD
C
H
L
M
O
at
/ət/ = PREPOSITION: -de, -da, -ye, -ya, -e, -a;
NOUN: savaşçı, asker, eyt;
USER: de, az, at, okuyun, azından, azından
GT
GD
C
H
L
M
O
augmented
/ˌôɡˈmentəd/ = VERB: artırmak, çoğaltmak, uzatmak, büyütmek, artmak, büyümek, çoğalmak, uzamak;
USER: augmented, artırılmış, genişletilmiş, artar, destekli
GT
GD
C
H
L
M
O
automotive
/ˌôtəˈmōtiv/ = ADJECTIVE: otomotiv, otomobil, arabalarla ilgili;
USER: otomotiv, otomobil, automotive
GT
GD
C
H
L
M
O
autonomous
/ɔːˈtɒn.ə.məs/ = ADJECTIVE: özerk, otonom;
USER: özerk, otonom, özerk bir, bağımsız, otonom bir
GT
GD
C
H
L
M
O
back
/bæk/ = NOUN: geri, arka, sırt;
ADJECTIVE: geri, arka, arkadaki;
ADVERB: geri, arkaya, geriye, geride, önce, geçmişe;
USER: geri, arka, tekrar, sırt, back
GT
GD
C
H
L
M
O
be
/biː/ = VERB: olmak, var olmak, bulunmak, tutmak, durmak, mal olmak, anlamına gelmek;
USER: olmak, olabilir, olması, olarak, olduğu, olduğu
GT
GD
C
H
L
M
O
because
/bɪˈkəz/ = CONJUNCTION: çünkü, dolayı, yüzünden, -diği için;
USER: çünkü, nedeniyle, için, nedeni, nedeni
GT
GD
C
H
L
M
O
been
/biːn/ = USER: olmuştur, oldu, mu, olan, olarak, olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
before
/bɪˈfɔːr/ = ADVERB: önce, önceki, karşı, önde;
PREPOSITION: önce, önünde, önüne, evvel, huzurunda, karşısında, önde;
CONJUNCTION: önce;
USER: önce, öncesi, daha önce, önceki
GT
GD
C
H
L
M
O
being
/ˈbiː.ɪŋ/ = NOUN: varlık, olma, varoluş, yaradılış, yapı;
USER: olma, varlık, olmak, olan, olmanın, olmanın
GT
GD
C
H
L
M
O
benefit
/ˈben.ɪ.fɪt/ = NOUN: fayda, yarar, kazanç, avantaj, menfaat, kâr, çıkar, hak, ayrıcalık, yardım parası, yardım toplama faaliyeti;
VERB: yararlanmak, faydası olmak, yararı dokunmak, yaramak;
USER: yarar, fayda, yararlanabilir, yararlanmak, yararlanacak
GT
GD
C
H
L
M
O
better
/ˈbet.ər/ = ADJECTIVE: daha iyi, daha güzel;
ADVERB: daha iyi, daha iyi şekilde, iyisimi;
VERB: iyileştirmek, daha iyi yapmak, geliştirmek, düzeltmek, geçmek;
NOUN: daha iyisi, üstün kimse;
USER: daha iyi, iyi, daha, daha iyi bir, iyi bir
GT
GD
C
H
L
M
O
between
/bɪˈtwiːn/ = PREPOSITION: arasında, aralarında;
ADVERB: arasına, arada, ortasında, araya, ortaya, ortada;
USER: arasında, arasındaki, arası, ile, tarihleri arasında, tarihleri arasında
GT
GD
C
H
L
M
O
both
/bəʊθ/ = ADJECTIVE: ikisi de, her ikisi de;
USER: her ikisi de, ikisi de, hem, iki, her iki
GT
GD
C
H
L
M
O
brand
/brænd/ = NOUN: marka, damga, tarz, nişan, namus lekesi, ayıp, usul, dağlanarak yapılan iz, buğdaypası, kızgın demir, mantar;
VERB: dağlamak, damgalamak, markalamak, lekelemek, derin etki bırakmak, işlemek;
USER: marka, markası, markanın, markasıyla, bir marka
GT
GD
C
H
L
M
O
brands
/brænd/ = NOUN: marka, damga, tarz, nişan, namus lekesi, ayıp, usul;
VERB: dağlamak, damgalamak, markalamak, lekelemek, derin etki bırakmak;
USER: markalar, marka, markaları, markaların, markaları göster
GT
GD
C
H
L
M
O
business
/ˈbɪz.nɪs/ = NOUN: iş, faaliyet, ticaret, işyeri, firma, ticarethane, mesele, alım satım, görev, konu;
USER: iş, işletmeniz, Business, işletme, ticari
GT
GD
C
H
L
M
O
but
/bʌt/ = CONJUNCTION: ama, ancak, fakat, ki, oysa, hariç, başka, halbuki;
ADVERB: sadece, yalnızca, yani, hiç olmazsa;
NOUN: itiraz, karşı çıkma;
USER: ama, ancak, fakat, değil, aynı, aynı
GT
GD
C
H
L
M
O
by
/baɪ/ = PREPOSITION: tarafından, göre, ile, yoluyla, kadar, vasıtasıyla, yanında, kenarında, başında, yanından, yakınında, yakınından, yolundan;
ADVERB: yakın, geçecek biçimde, geçişli biçimde, bir kenara;
USER: tarafından, göre, ile, by, edenler tarafından
GT
GD
C
H
L
M
O
can
/kæn/ = NOUN: kutu, teneke kutu, konserve kutusu, hela, hapishane, kaba et, teneke kutudaki içecek;
VERB: yapabilmek, edebilmek, olabilmek, kovmak, konservesini yapmak;
USER: kutu, olabilir, yapabilirsiniz, can, olabildiğince, olabildiğince
GT
GD
C
H
L
M
O
car
/kɑːr/ = NOUN: araba, otomobil, kabin, vagon, yolcu bölümü;
USER: araba, arabayı, araç, el araba, otomobil
GT
GD
C
H
L
M
O
carmakers
/ˈkɑːˌmeɪkər/ = USER: otomobil üreticileri, carmakers, otomobil üreticilerinin, otomobil üreticilerine, otomobil üreticilerinin de
GT
GD
C
H
L
M
O
cars
/kɑːr/ = NOUN: araba, otomobil, kabin, vagon, yolcu bölümü;
USER: araba, el araba, el, arabalar, el aramayı
GT
GD
C
H
L
M
O
ceo
/ˌsiː.iːˈəʊ/ = USER: ceo, ICEcat, CEO'su, Genel Müdür, Genel Müdürü
GT
GD
C
H
L
M
O
certain
/ˈsɜː.tən/ = ADJECTIVE: belirli, belli, kesin, emin, belirlenmiş, muhakkak, güvenilir, kuşkusuz, şüphesiz, herhangi bir, falanca, mutlâk;
USER: belli, belirli, bazı, belirli bir, belli bir
GT
GD
C
H
L
M
O
chairman
/-mən/ = NOUN: başkan, reis, tekerlekli sandalye sürücüsü, tahtırevan taşıyıcısı;
USER: başkan, başkanı, Kurulu Başkanı, Yönetim Kurulu Başkanı, başkanlığını
GT
GD
C
H
L
M
O
champions
/ˈtʃæm.pi.ən/ = NOUN: şampiyon, savunucu, destekleyici, üstün niteliklere sahip kimse;
USER: şampiyon, Champions, şampiyonu, ünvan, şampiyonları
GT
GD
C
H
L
M
O
change
/tʃeɪndʒ/ = VERB: değiştirmek, değişmek, bozdurmak, bozmak, dönüşmek;
NOUN: değişiklik, değişim, üstü, bozuk para, yenilik, para üstü, borsa;
USER: değiştirmek, değiştirebilirsiniz, değiştirin, değiştirme, değiştirebilir
GT
GD
C
H
L
M
O
charge
/tʃɑːdʒ/ = NOUN: ücret, talep, şarj etme, yük, masraf, görev, suçlama, sorumluluk, yükleme, hücum;
VERB: şarj etmek, doldurmak;
USER: ücret, şarj, sorumlu, masrafsızdır, ücretsiz
GT
GD
C
H
L
M
O
circulation
/ˌsɜː.kjʊˈleɪ.ʃən/ = NOUN: dolaşım, sirkülasyon, tiraj, tedavül, dağıtım, devir, dolanım, deveran, cereyan, akıntı, piyasadaki para miktarı, devretme, yayma;
USER: dolaşım, sirkülasyon, dolaşımı, dolaşımını, sirkülasyonu
GT
GD
C
H
L
M
O
collaboration
/kəˌlæb.əˈreɪ.ʃən/ = NOUN: işbirliği, işbirlikçilik, birlik;
USER: işbirliği, işbirliğini, işbirliğinin, birlikte, işbirliğiyle
GT
GD
C
H
L
M
O
come
/kʌm/ = VERB: gelmek, ulaşmak, görünmek, buyurmak, ileri gelmek, orgazm olmak, tatmin olmak, tavır takınmak;
NOUN: meni, sperma, bel;
USER: gelmek, gelir, gelip, gelen, gel, gel
GT
GD
C
H
L
M
O
comes
/kʌm/ = USER: gelir, geliyor, söz konusu, konusu, gelen, gelen
GT
GD
C
H
L
M
O
coming
/ˈkʌm.ɪŋ/ = ADJECTIVE: gelen, gelecek;
NOUN: gelme, geliş, yaklaşma, varış;
USER: gelen, gelecek, geliyor, önümüzdeki, çıkan
GT
GD
C
H
L
M
O
company
/ˈkʌm.pə.ni/ = NOUN: şirket, ortaklık, eşlik, arkadaşlık, bölük, misafir, topluluk, birlik, toplantı, tayfa;
USER: şirket, şirketi, şirketin, firma, işletmenizi
GT
GD
C
H
L
M
O
competition
/ˌkɒm.pəˈtɪʃ.ən/ = NOUN: rekabet, yarışma, çekişme;
USER: rekabet, rekabetin, yarışma, rekabeti, rekabete
GT
GD
C
H
L
M
O
concentrating
/ˈkɒn.sən.treɪt/ = VERB: yoğunlaşmak, yoğunlaştırmak, konsantre olmak, toplamak, konsantre etmek, dikkatini vermek;
USER: konsantre, yoğunlaşarak, konsantrasyon, yoğunlaşan, zenginleştirme, zenginleştirme
GT
GD
C
H
L
M
O
connected
/kəˈnek.tɪd/ = ADJECTIVE: bağlı, ilgili, ilişkili, birleşik, bitişik, akraba, yakın;
USER: bağlı, bağlantılı, bağlanabilir, bağlanmış, bağlandığında
GT
GD
C
H
L
M
O
consistently
/kənˈsɪs.tənt/ = ADVERB: sürekli, tutarlı olarak, kalıcı biçimde, uyumla;
USER: sürekli, tutarlı, sürekli olarak, tutarlı bir, istikrarlı
GT
GD
C
H
L
M
O
consolidation
/kənˈsɒl.ɪ.deɪt/ = NOUN: sağlamlaştırma, takviye, konsolide etme, borçları birleştirme, sertleşme;
VERB: sağlamlaştırmak, takviye etmek;
USER: sağlamlaştırma, konsolidasyon, konsolidasyonu, konsolidasyona, konsolide
GT
GD
C
H
L
M
O
continue
/kənˈtɪn.juː/ = VERB: devam etmek, sürdürmek, sürmek, uzatmak, kalmak, uzamak, ertelemek;
USER: devam etmek, sürdürmek, devam, devam ediyor, devam edin, devam edin
GT
GD
C
H
L
M
O
continued
/kənˈtɪn.juːd/ = ADJECTIVE: devam eden, devamlı, aralıksız;
USER: devam eden, devam, devam etti, devam etmiştir, sürdürdü, sürdürdü
GT
GD
C
H
L
M
O
continuing
/kənˈtɪn.juː/ = ADJECTIVE: devam eden;
USER: devam eden, devam, sürekli, Sürdürülen, devam ediyor
GT
GD
C
H
L
M
O
counted
/kaʊnt/ = VERB: saymak, sayılmak, hesaba katmak, varsaymak, sayı saymak, addetmek, önemi olmak;
USER: sayılır, sayılan, sayılabilir, sayılmıştır, sayıldı
GT
GD
C
H
L
M
O
cross
/krɒs/ = NOUN: çapraz, haç;
ADJECTIVE: çapraz, kesişen, çaprazlama, dargın, kızgın;
VERB: geçmek, karşılaşmak, bozmak, çapraz çizgiler çizmek, darılmak;
USER: çapraz, geçmeye, geçmek, arası, cross, cross
GT
GD
C
H
L
M
O
dealers
/ˈdiː.lər/ = NOUN: satıcı, krupiye, tüccar, kâğıt dağıtan kimse, borsada kendi hesabına işlem yapan kimse;
USER: bayi, bayileri, sağlayıcıları, satıcıları, sağlayıcılar
GT
GD
C
H
L
M
O
dec
/ˈdeb.juː.tɒnt/ = ABBREVIATION: Aralık
GT
GD
C
H
L
M
O
develop
/dɪˈvel.əp/ = VERB: geliştirmek, gelişmek, ilerlemek, banyo etmek, şekillendirmek, tab etmek, açıklamak, ilgi göstermek, açınım yapmak, yükselmek, ün kazanmak;
USER: geliştirmek, geliştirmeye, geliştirilmesi, geliştirme, gelişebilir
GT
GD
C
H
L
M
O
developed
/dɪˈvel.əpt/ = ADJECTIVE: gelişmiş, bayındır;
USER: gelişmiş, geliştirilen, geliştirilmiştir, geliştirilmiş, geliştirdi, geliştirdi
GT
GD
C
H
L
M
O
developing
/dɪˈvel.ə.pɪŋ/ = ADJECTIVE: gelişen, ilerleyen;
USER: gelişen, gelişmekte, gelişmekte olan, geliştirme, geliştirmek
GT
GD
C
H
L
M
O
difference
/ˈdɪf.ər.əns/ = NOUN: fark, ayrım, ayrılık, ihtilaf, fikir ayrılığı, benzememe, olağandışılık;
USER: fark, farkı, farklılık, bir fark, oranı, oranı
GT
GD
C
H
L
M
O
different
/ˈdɪf.ər.ənt/ = ADJECTIVE: farklı, değişik, çeşitli, başka, diğer;
USER: farklı, farklı bir, değişik, farklıdır, çeşitli, çeşitli
GT
GD
C
H
L
M
O
differentiation
/ˌdɪf.ər.en.ʃiˈeɪ.ʃən/ = NOUN: türev, fark, farklılaştırma, ayırt etme;
USER: türev, farklılaşma, farklılaşması, fark, diferansiyasyon
GT
GD
C
H
L
M
O
disruption
/dɪsˈrʌpt/ = NOUN: bozulma, parçalanma, kesilme, karışıklığa itme;
USER: bozulma, bozulması, kesinti, kesintileri, bozulmasına
GT
GD
C
H
L
M
O
do
/də/ = VERB: yapmak, etmek, dolandırmak, uymak, temizlemek, ilgilenmek;
NOUN: do, hile, dalavere, dolandırıcılık, do-abbreviation, do, do;
USER: yapmak, do, mutlaka, yapılması, mutlaka yapılması, mutlaka yapılması
GT
GD
C
H
L
M
O
does
/dʌz/ = VERB: yapmak, etmek, dolandırmak, uymak, temizlemek, ilgilenmek, neden olmak, rolünü üstlenmek, ayağını kaydırmak, tamamlamak, meydana getirmek, düzenlemek;
USER: yok, yapar, yaptığı, mu, mi, mi
GT
GD
C
H
L
M
O
don
/dɒn/ = VERB: giymek, giydirmek;
NOUN: bey, öğretim görevlisi, İspanyol efendisi, uzman;
USER: don, değil, öyle, yapma, yapma
GT
GD
C
H
L
M
O
driven
/ˈdrɪv.ən/ = VERB: sürmek, kullanmak, çalıştırmak, araba kullanmak, çakmak, hareket ettirmek, sokmak, zorlamak, gütmek, önüne katmak, saplamak, kovalamak, acele etmek;
USER: tahrik, yönlendirilen, odaklı, tahrikli, sürülen
GT
GD
C
H
L
M
O
electric
/ɪˈlek.trɪk/ = ADJECTIVE: elektrik, elektrikli, elektro, gerilimli, heyecan verici;
USER: elektrik, elektrikli, Electric, Elektro
GT
GD
C
H
L
M
O
engine
/ˈen.dʒɪn/ = NOUN: motor, makine, lokomotif, itfaiye arabası, alet edevat;
VERB: motor takmak, makine takmak;
USER: motor, motoru, motorun, makine
GT
GD
C
H
L
M
O
english
/ˈɪŋ.ɡlɪʃ/ = NOUN: İngilizce, İngilizler, İngiliz halkı;
ADJECTIVE: İngilizce, İngiliz, İngiltere;
USER: İngilizce, English, İngiliz, turkish, İngiliz kahvaltısı, İngiliz kahvaltısı
GT
GD
C
H
L
M
O
etc
/ɪt.ˈset.ər.ə/ = USER: vb, vs, etc, etc
GT
GD
C
H
L
M
O
european
/ˌyərəˈpēən,ˌyo͝orə-/ = ADJECTIVE: Avrupa, Avrupa'ya özgü;
NOUN: Avrupalı;
USER: Avrupa, european, Avrupa'nın, avrupalı, Avrupa'da, Avrupa'da
GT
GD
C
H
L
M
O
even
/ˈiː.vən/ = ADVERB: bile, hatta, dahi, üstelik, tam;
ADJECTIVE: çift, çift, düz, eşit, dengeli, tam, düzenli, başabaş, sakin, fit olmuş, düzleşmek, düz olmak, düzleştirmek, eşit olarak bölüştürmek, düzlemek;
USER: hatta, bile, da, daha, dahi
GT
GD
C
H
L
M
O
everybody
/ˈev.riˌbɒd.i/ = PRONOUN: herkes;
USER: herkes, herkesin, herkese, her türlü, herkesi, herkesi
GT
GD
C
H
L
M
O
expansion
/ɪkˈspæn.ʃən/ = NOUN: genişleme, genleşme, büyüme, gelişme, genişlik, ilerleme;
USER: genişleme, genişletme, genleşme, genişlemesi, genişletilmesi
GT
GD
C
H
L
M
O
expect
/ɪkˈspekt/ = VERB: beklemek, ummak, ümit etmek, sanmak;
USER: beklemek, bekliyoruz, bekleyebilirsiniz, beklediğiniz, bekleyebileceğinizi
GT
GD
C
H
L
M
O
f
GT
GD
C
H
L
M
O
fact
/fækt/ = NOUN: gerçek, olgu, durum, olay, unsur, hakikat, eylem;
USER: gerçek, Aslında, gerçeği, gerçektir, gerçeğini, gerçeğini
GT
GD
C
H
L
M
O
find
/faɪnd/ = VERB: bulmak, keşfetmek, rastlamak, bakmak, geçindirmek, karara varmak, sağlamak;
NOUN: bulma, bulgu, keşif, buluş, bulunan şey;
USER: bulmak, bulabilirsiniz, buldunuz, bulacaksınız, bulmanıza, bulmanıza
GT
GD
C
H
L
M
O
fired
/-faɪəd/ = USER: ateş, geçti, ateşledi, işten, yakıtlı
GT
GD
C
H
L
M
O
for
/fɔːr/ = PREPOSITION: için, amacıyla, dolayı, uygun, göre, karşı, yönünde, doğru, yarayan, sebebiyle;
CONJUNCTION: dolayı, nedeniyle, çünkü, zira;
USER: için, boyunca, for, üzere, üzere
GT
GD
C
H
L
M
O
forecasting
/ˈfɔː.kɑːst/ = VERB: tahmin etmek, tasarlamak;
USER: tahmin, tahmini, öngörü, öngörüyor, tahminleri
GT
GD
C
H
L
M
O
friends
/frend/ = NOUN: arkadaş, dost, yardımcı, ahbap, tanıdık, destek;
USER: arkadaşlar, arkadaş, arkadaşları, arkadaşlarla, arkadaşlarını, arkadaşlarını
GT
GD
C
H
L
M
O
frm
= VERB: üstünü aramak, oynamak, koşuşmak, oynaşmak, kuyyruk sallamak
GT
GD
C
H
L
M
O
global
/ˈɡləʊ.bəl/ = ADJECTIVE: global, dünya çapında, evrensel, küre biçiminde;
USER: global, küresel, genel, dünya, küresel bir
GT
GD
C
H
L
M
O
going
/ˈɡəʊ.ɪŋ/ = NOUN: gidiş, gitme, yol durumu, gidişat, tempo;
ADJECTIVE: giden, işleyen, başarılı, satılan;
USER: gidiş, giden, gidiyor, olacak, devam, devam
GT
GD
C
H
L
M
O
group
/ɡruːp/ = NOUN: grup, topluluk, küme, takım, heyet, öbek, kafile, kütle, manga, filo;
VERB: gruplandırmak, sınıflandırmak, gruplaşmak, toplanmak;
USER: grup, grubu, grubunda, grubunun, grubuna
GT
GD
C
H
L
M
O
had
/hæd/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak;
USER: vardı, oldu, kaldı, zorunda, sahip, sahip
GT
GD
C
H
L
M
O
have
/hæv/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak;
NOUN: hile, varlıklı kimse, üçkâğıt, kumpas;
USER: var, sahip, zorunda, vardır, olması, olması
GT
GD
C
H
L
M
O
he
/hiː/ = PRONOUN: o, kendisi;
NOUN: erkek;
USER: o, diye, onun, de, da, da
GT
GD
C
H
L
M
O
heavy
/ˈhev.i/ = ADJECTIVE: ağır, şiddetli, aşırı, çok, sert, önemli, kaba, ağdalı, baskın, fırtınalı;
ADVERB: çok, ağır şekilde;
USER: ağır, yoğun, ağır bir, heavy, şiddetli
GT
GD
C
H
L
M
O
here
/hɪər/ = ADVERB: burada, buraya, burda, işte;
USER: burada, buraya, Buradasınız, here, buradan, buradan
GT
GD
C
H
L
M
O
his
/hɪz/ = PRONOUN: onun, onunki;
USER: onun, yaptığı, kendi, kendi
GT
GD
C
H
L
M
O
hosted
/həʊst/ = VERB: ağırlamak, evsahipliği yapmak, konuk etmek;
USER: ev sahipliği yaptı, ev sahipliği, barındırılan, barındırılıyor, ev sahipliğinde
GT
GD
C
H
L
M
O
huge
/hjuːdʒ/ = ADJECTIVE: dev, kocaman, muazzam, dev gibi, olağanüstü, koskocaman, ayı gibi, dağ gibi;
USER: dev, kocaman, büyük, büyük bir, çok büyük
GT
GD
C
H
L
M
O
i
/aɪ/ = PRONOUN: ben, I, one, I;
USER: ben, i, ı, bir
GT
GD
C
H
L
M
O
identities
/aɪˈden.tɪ.ti/ = NOUN: kimlik, özdeşlik, kişilik, hüviyet, aynılık, benzerlik;
USER: kimlikler, kimlikleri, kimliklerini, kimliklerin, kimlik
GT
GD
C
H
L
M
O
if
/ɪf/ = CONJUNCTION: eğer, ise, ama, keşke, fakat, -se, -sa;
NOUN: şart, şüphe, belirsizlik;
USER: eğer, ise, varsa, olmadığını, durumunda, durumunda
GT
GD
C
H
L
M
O
in
/ɪn/ = ADVERB: içinde;
PREPOSITION: içinde, olarak, -de, -da, halinde, içine, içeri;
ADJECTIVE: yerinde, iç, içeride, evde;
USER: içinde, olarak, bölgesindeki, yılında, in, in
GT
GD
C
H
L
M
O
industry
/ˈɪn.də.stri/ = NOUN: sanayi, endüstri, gayret, çaba, işletmecilik, hamaratlık;
USER: sanayi, sektöründe, endüstri, endüstrisi, sektörü
GT
GD
C
H
L
M
O
intention
/ɪnˈten.ʃən/ = NOUN: niyet, amaç, kasıt, maksat, gaye, hedef, plan, erek;
USER: niyet, niyeti, amacıyla, niyetini, niyetim
GT
GD
C
H
L
M
O
interesting
/ˈɪn.trəs.tɪŋ/ = ADJECTIVE: ilginç, ilgi çekici, enteresan;
USER: ilginç, ilginç bir, ilgini, ilgi çekici, ilginçtir
GT
GD
C
H
L
M
O
international
/ˌɪn.təˈnæʃ.ən.əl/ = ADJECTIVE: uluslararası, milletlerarası;
USER: uluslararası, uluslararası bir, uluslar arası, uluslar, İnt, İnt
GT
GD
C
H
L
M
O
investing
/ɪnˈvest/ = VERB: yatırım yapmak, yatırmak, giydirmek, donatmak, yetki vermek, sarmak, kuşatmak;
USER: yatırım, yatırımı, yatırım yapmak
GT
GD
C
H
L
M
O
is
/ɪz/ = USER: olduğunu, olduğu, olan, bir, olup, olup
GT
GD
C
H
L
M
O
it
/ɪt/ = PRONOUN: o, onu, ona, ebe, cazibe, çekicilik, şahsiyet, ilişki, önemli kimse;
NOUN: cinsel ilişki;
USER: o, onu, bu, bunu, it, it
GT
GD
C
H
L
M
O
know
/nəʊ/ = VERB: bilmek, tanımak, tatmak, farketmek, başından geçmek, ayırt etmek, ilişkisi olmak;
USER: bilmek, biliyorum, biliyor, bekleyebileceğinizi bilmek, biliyoruz, biliyoruz
GT
GD
C
H
L
M
O
leader
/ˈliː.dər/ = NOUN: lider, önder, baş, başmakale, önayak, müşteri çeken ucuz mal;
USER: lider, lideri, lideridir, başkanı, liderdir
GT
GD
C
H
L
M
O
level
/ˈlev.əl/ = NOUN: seviye, düzey, düzlük, zemin, düzeç;
VERB: dengelemek;
ADJECTIVE: seviyeli, düz, yatay, dengeli, aynı seviyede, dürüst;
USER: seviye, düzey, seviyesi, düzeyi, düzeyde, düzeyde
GT
GD
C
H
L
M
O
like
/laɪk/ = ADJECTIVE: gibi, benzer, aynı;
ADVERB: gibi, benzer;
PREPOSITION: gibi, benzer, falan, aynı;
NOUN: benzer;
VERB: beğenmek;
CONJUNCTION: sanki;
USER: gibi, benzeri, benzerim, gibi bir, böyle, böyle
GT
GD
C
H
L
M
O
long
/lɒŋ/ = ADJECTIVE: uzun, uzun vadeli, büyük;
NOUN: uzun süre, uzun zaman, uzunluk;
ADVERB: uzun zamandır, çoktan, epeydir;
VERB: özlemek, arzu etmek, özlemini çekmek;
USER: uzun, uzun bir, kadar, uzunluğunda, uzun süre, uzun süre
GT
GD
C
H
L
M
O
look
/lʊk/ = VERB: bakmak, görünmek, göstermek, ummak, ümit etmek;
NOUN: bakış, bakma, görünüş, nazar, yüz ifadesi;
USER: bakmak, bakın, bak, aramak, görünüm, görünüm
GT
GD
C
H
L
M
O
lot
/lɒt/ = NOUN: çok, bir sürü, arsa, hisse, kader, kısmet, nasip;
VERB: taksim etmek, bölüştürmek, kura ile paylaştırmak;
USER: çok, sürü, yeri, çok şey, birçok, birçok
GT
GD
C
H
L
M
O
m
/əm/ = USER: m, m Kaydedilen
GT
GD
C
H
L
M
O
made
/meɪd/ = ADJECTIVE: yapılmış, üretilmiş, garantili;
USER: yapılmış, yapılan, yaptı, yapılır, yapılmıştır
GT
GD
C
H
L
M
O
mainstream
/ˈmeɪn.striːm/ = USER: ana, genel, ana akım, yaygın, akım
GT
GD
C
H
L
M
O
manifestation
/ˌmæn.ɪ.fesˈteɪ.ʃən/ = NOUN: cilve, görünme, belli olma;
USER: tezahürü, tezahürüdür, tezahür, belirtisi, göstergesi
GT
GD
C
H
L
M
O
market
/ˈmɑː.kɪt/ = NOUN: piyasa, pazar, çarşı, borsa, panayır;
VERB: pazarlamak, satmak, alışveriş yapmak;
USER: pazar, piyasa, piyasası, piyasada, pazarında, pazarında
GT
GD
C
H
L
M
O
matter
/ˈmæt.ər/ = NOUN: madde, konu, mesele, önem, şey, husus, öz, cerahat, cisim, irin, iltihap;
VERB: önemi olmak, önemli olmak, iltihaplanmak;
USER: madde, önemli, önemi, fark, olursa olsun
GT
GD
C
H
L
M
O
matters
/ˈmæt.ər/ = NOUN: umur;
USER: konularda, konular, konularında, konuları, hususlar
GT
GD
C
H
L
M
O
means
/miːnz/ = NOUN: araç, vesile, varlık, para, servet;
USER: araç, anlamına gelir, gelir, demektir, anlamına, anlamına
GT
GD
C
H
L
M
O
media
/ˈmiː.di.ə/ = NOUN: medya, basın;
USER: medya, Media, ortam, ortamı, medyanın
GT
GD
C
H
L
M
O
meetings
/ˈmiː.tɪŋ/ = NOUN: buluşma, toplantı, görüşme, karşılama, karşılaşma, miting, oturum, birleşme;
USER: toplantılar, toplantıları, toplantı, toplantılara, toplantılarda
GT
GD
C
H
L
M
O
million
/ˈmɪl.jən/ = NOUN: milyon;
USER: milyon, milyondan, milyondan fazla, milyona
GT
GD
C
H
L
M
O
more
/mɔːr/ = ADJECTIVE: daha fazla, daha çok;
ADVERB: daha, bir kat daha;
NOUN: çok, fazla şey, fazlalık;
USER: daha fazla, daha, fazla, fazlası, diğer, diğer
GT
GD
C
H
L
M
O
motivation
/ˌməʊ.tɪˈveɪ.ʃən/ = NOUN: motivasyon, güdü, dürtü, hareket ettirme;
USER: motivasyon, motivasyonu, motivasyonunu, motive, motivasyonun
GT
GD
C
H
L
M
O
motor
/ˈməʊ.tər/ = NOUN: motor, otomobil, araba, makina;
ADJECTIVE: motor, hareket ettirici;
VERB: otomobille gitmek, arabayla götürmek;
USER: motor, motoru, motorlu, motorun, motora
GT
GD
C
H
L
M
O
motors
/ˈməʊ.tər/ = NOUN: motor, otomobil, araba, makina;
USER: motorlar, motorları, motor, motorların, motorlarda
GT
GD
C
H
L
M
O
move
/muːv/ = NOUN: hareket, hamle, taşınma, oynama, nakil;
VERB: hareket etmek, taşınmak, ilerlemek, oynatmak, kımıldatmak, kımıldamak, kıpırdatmak;
USER: hareket, taşımak, taşıyın, hareket ettirin, geçmek
GT
GD
C
H
L
M
O
much
/mʌtʃ/ = ADVERB: veľa, oveľa, mnoho, veľmi, často, dosť, takmer, skoro;
ADJECTIVE: významný významný
GT
GD
C
H
L
M
O
my
/maɪ/ = PRONOUN: benim;
USER: benim, my, Bana, zaman, Anasayfam, Anasayfam
GT
GD
C
H
L
M
O
native
/ˈneɪ.tɪv/ = ADJECTIVE: yerli, doğal, doğuştan;
NOUN: yerli kimse, yerli hayvan, yerli mal;
USER: yerli, yerel, Native, doğal, ana, ana
GT
GD
C
H
L
M
O
near
/nɪər/ = ADJECTIVE: yakın, samimi, eli sıkı, cimri;
ADVERB: yakın, yakında, hemen hemen, yaklaşık olarak;
PREPOSITION: yakın, bitişik;
VERB: yaklaşmak, yakınlaşmak;
USER: yakın, yakınındaki, yakınlarındaki, civarındaki, yakınında
GT
GD
C
H
L
M
O
need
/niːd/ = NOUN: ihtiyaç, gerek, gereksinim, lüzum, muhtaçlık, yoksulluk;
VERB: gerekmek, muhtaç olmak, ihtiyacı olmak;
USER: gerek, ihtiyaç, gerekir, gereken, ihtiyacınız, ihtiyacınız
GT
GD
C
H
L
M
O
needs
/nēd/ = NOUN: ihtiyaçlar;
ADVERB: ister istemez;
USER: ihtiyaçları, ihtiyaçlarını, ihtiyacı, ihtiyaç, ihtiyaçlarınıza, ihtiyaçlarınıza
GT
GD
C
H
L
M
O
no
/nəʊ/ = ADJECTIVE: hiçbir, hiç, yasak, artık değil, gereksiz, no-, no, nope, nay, not, no, nay, nope, not, not a, no, hayır, numara, ret, aleyhte oy, red;
USER: yok, hiçbir, hayır, hiç, herhangi, herhangi
GT
GD
C
H
L
M
O
non
/nɒn-/ = PREFIX: olmayan, gayri, -siz, karşıtı;
USER: olmayan, sigara, dışı, non, sivil
GT
GD
C
H
L
M
O
normally
/ˈnɔː.mə.li/ = ADVERB: normalde, normal olarak, genellikle, genelde;
USER: normalde, normal, normal olarak, genellikle, genelde
GT
GD
C
H
L
M
O
not
/nɒt/ = USER: not-, not, not a, no, not, no, nay, nope;
USER: değil, değildir, yok, olmayan, değildi, değildi
GT
GD
C
H
L
M
O
now
/naʊ/ = NOUN: şimdi, şu an;
ADVERB: şimdi, şu anda, hemen, halen, derhal, acilen;
CONJUNCTION: mademki, -dığından;
USER: şimdi, hemen, geç, artık, anda, anda
GT
GD
C
H
L
M
O
number
/ˈnʌm.bər/ = NOUN: sayı, numara, rakam, adet, miktar, tip, müzik parçası, hoş şey;
VERB: saymak, numaralamak, sayı saymak, hesaplamak, katmak, içermek, katılmak, yaşında olmak;
USER: sayı, numara, sayısı, numarası, numarasını, numarasını
GT
GD
C
H
L
M
O
obviously
/ˈɒb.vi.əs.li/ = ADVERB: belli ki, apaçık, açık olarak;
USER: belli ki, açıkça, tabii ki, besbelli, belli
GT
GD
C
H
L
M
O
of
/əv/ = PREPOSITION: yüzünden, -nin, -den, -li;
USER: bir, arasında, bölgesinin, of, km, km
GT
GD
C
H
L
M
O
off
/ɒf/ = ADJECTIVE: kapalı, devre dışı, uzak;
ADVERB: kapalı, uzakta, uzak, tamamen, izinli, kesik;
PREPOSITION: dışında, izinli;
NOUN: başlangıç;
USER: kapalı, off, dışı, devre dışı, kapatma, kapatma
GT
GD
C
H
L
M
O
on
/ɒn/ = PREPOSITION: üzerinde, ile, üstünde, yönünde, esnasında;
ADVERB: üstünde, durmadan, sürekli olarak;
ADJECTIVE: yanık, devrede, sahnede, hazır;
USER: üzerinde, ilgili, üzerine, hakkında, ile ilgili, ile ilgili
GT
GD
C
H
L
M
O
one
/wʌn/ = USER: one-, one, I, biri, tek, birisi, kimse, bir tane;
PRONOUN: biri, birisi, kimse, olan, kişi;
ADJECTIVE: tek, aynı;
USER: bir, biri, tek, birini, tek bir, tek bir
GT
GD
C
H
L
M
O
only
/ˈəʊn.li/ = ADVERB: sadece, yalnız, bir tek, daha, sırf, sade;
ADJECTIVE: tek, ancak, biricik, ağırbaşlı, başhemşire vakarlı;
CONJUNCTION: yalnız, ama, fakat;
USER: sadece, yalnızca, tek, ancak, yalnız, yalnız
GT
GD
C
H
L
M
O
opinion
/əˈpɪn.jən/ = NOUN: görüş, fikir, düşünce, kanaat, kanı, inanç, önemseme, takdir;
USER: görüş, görüşü, fikir, düşünce, kanaat
GT
GD
C
H
L
M
O
opportunities
/ˌɒp.əˈtjuː.nə.ti/ = NOUN: fırsat, şans, uygun durum;
USER: fırsatları, fırsatlar, fırsat, olanakları, imkanları, imkanları
GT
GD
C
H
L
M
O
or
/ɔːr/ = CONJUNCTION: veya, ya da, yoksa, yahut;
NOUN: altın sarısı;
USER: veya, ya da, ya, ve, yada, yada
GT
GD
C
H
L
M
O
our
/aʊər/ = PRONOUN: bizim;
USER: bizim, eden, our, Yazın, Yazın
GT
GD
C
H
L
M
O
out
/aʊt/ = ADVERB: dışarı, dışarıda, dışarıya, çıkmış, bitmiş, kalmamış, açıkta, yüksek sesle;
NOUN: çıkış;
VERB: çıkarmak;
ADJECTIVE: dışarıdaki, dış;
USER: dışarı, üzerinden, out, Çıkış, dışında, dışında
GT
GD
C
H
L
M
O
part
/pɑːt/ = NOUN: parça, bölüm, kısım, rol, görev, taraf, pay, kesim, katkı;
ADJECTIVE: kısmen, kısmi;
VERB: ayrılmak;
USER: bölüm, parça, parçası, bir parçası, parçasıdır, parçasıdır
GT
GD
C
H
L
M
O
particularly
/pə(r)ˈtikyələrlē/ = ADVERB: özellikle, bilhassa, ayrıntılı olarak, tek tek;
USER: özellikle, özellikle de, başta, özel, özel
GT
GD
C
H
L
M
O
people
/ˈpiː.pl̩/ = NOUN: insanlar, halk, millet, herkes, ulus, elalem, aile fertleri, eller;
VERB: insan yerleştirmek;
USER: insanlar, kişi, insanların, insan, insanları, insanları
GT
GD
C
H
L
M
O
performance
/pəˈfɔː.məns/ = NOUN: performans, gösteri, başarı, verim, yerine getirme, oyun, icraat, başarma gücü;
USER: performans, performansı, performanslı, performansını, performansınızın
GT
GD
C
H
L
M
O
pessimistic
/ˌpesəˈmistik/ = ADJECTIVE: kötümser, karamsar, pesimistik;
USER: kötümser, karamsar, karamsar bir, kötümser bir, pesimistik
GT
GD
C
H
L
M
O
place
/pleɪs/ = NOUN: yer, sıra, mekân, ev, basamak, yerleşim yeri, mahal, mevki, hane, makam, statü, iş, sorumluluk;
VERB: yerleştirmek, koymak, oturtmak, vermek, yerini belirlemek, yatırım yapmak, yatırmak, ısmarlamak, görevlendirmek, yazdırmak;
USER: yer, bir yer, yerde, yeri, place
GT
GD
C
H
L
M
O
plan
/plæn/ = NOUN: plan, proje, tasarı, taslak, kroki, niyet;
VERB: planlamak, plan yapmak, tasarlamak, planını çizmek;
USER: plan, planı, sistemi, planının, planını
GT
GD
C
H
L
M
O
platforms
/ˈplæt.fɔːm/ = NOUN: platform, plato, podyum, rampa, tartışma ortamı, düzlük, parti programı, sahanlık, yayla, apartman topuk, taraça;
USER: platformları, platformlar, platformlarda, platformlarında, platform
GT
GD
C
H
L
M
O
point
/pɔɪnt/ = NOUN: nokta, puan, konu, husus, sayı, mesele, uç, amaç, anlam, an;
VERB: göstermek, işaret etmek;
USER: nokta, noktası, noktada, noktasına, noktaya
GT
GD
C
H
L
M
O
prefer
/prɪˈfɜːr/ = VERB: tercih etmek, yeğlemek, sunmak, arzetmek, öncelik tanımak, atamak, tayin etmek, ileri sürmek;
USER: tercih, sıralama, tercih ederim, şunun, otelleri tercih, otelleri tercih
GT
GD
C
H
L
M
O
probably
/ˈprɒb.ə.bli/ = ADVERB: muhtemelen, olasılıkla, belki de, galiba;
USER: muhtemelen, olasılıkla, büyük olasılıkla, belki, ihtimalle, ihtimalle
GT
GD
C
H
L
M
O
published
/ˈpʌb.lɪʃ/ = VERB: yayınlamak, basmak, yaymak, çıkarmak, ilan etmek, duyurmak, kamuoyuna açıklamak, ortaya dökmek, ileri sürmek;
USER: yayınlanan, yayımlanan, yayınlanmış, Yayımlanma, yayınlandı, yayınlandı
GT
GD
C
H
L
M
O
q
GT
GD
C
H
L
M
O
question
/ˈkwes.tʃən/ = NOUN: soru, sorun, söz konusu, mesele, şüphe, kuşku, problem, sorgu, soruşturma;
VERB: sorgulamak, soru sormak, sorular sormak;
USER: soru, söz, soruyu, soru sor, soruya, soruya
GT
GD
C
H
L
M
O
rather
/ˈrɑː.ðər/ = ADVERB: oldukça, daha doğrusu, aksine, bayağı, tercihen, daha iyisi, az çok, bilâkis, iyisimi;
USER: oldukça, daha doğrusu, yerine, değil, çok
GT
GD
C
H
L
M
O
re
/riː/ = PREPOSITION: dair, falan, filanca, hakkında;
USER: yeniden, tekrar, re, re
GT
GD
C
H
L
M
O
real
/rɪəl/ = ADJECTIVE: gerçek, reel, asıl, taşınmaz, hakiki, aktif, sahici, saf, sabit, etkin;
ADVERB: gerçekten, cidden, sahiden;
NOUN: real;
USER: gerçek, gerçek bir, reel, real, gerçekten, gerçekten
GT
GD
C
H
L
M
O
realities
/rēˈalətē/ = NOUN: gerçeklik, gerçek, realite, hakikat, gerçekte var olan şeyler;
USER: gerçekler, gerçekleri, gerçeklerine, gerçeklerini, gerçeklikleri
GT
GD
C
H
L
M
O
reason
/ˈriː.zən/ = NOUN: разлог, повод, разум, основ, резон;
VERB: расуђивати, промислити;
USER: neden, nedeni, nedenle, sebebi, sebep, sebep
GT
GD
C
H
L
M
O
reasons
/ˈriː.zən/ = NOUN: neden, sebep, akıl, gerekçe, mantık, us, sağduyu, insaf;
VERB: düşünmek, muhakeme etmek, sonuç çıkarmak, düşünüp taşınmak;
USER: nedenleri, nedenlerle, nedenler, nedenlerden, nedeni
GT
GD
C
H
L
M
O
recently
/ˈriː.sənt.li/ = ADVERB: yeni, geçenlerde, yakınlarda, son günlerde, bu günlerde;
USER: yeni, son zamanlarda, son, yakın, yakın zamanda
GT
GD
C
H
L
M
O
respected
/rɪˈspek.tɪd/ = ADJECTIVE: itibarlı, hatırı sayılır;
USER: itibarlı, saygın, saygı, saygın bir, saygı duyulan
GT
GD
C
H
L
M
O
respecting
/ˌself.rɪˈspekt/ = PREPOSITION: ilişkin, dair, gelince, hakkında;
USER: ilişkin, saygı, saygılı, saygı göstererek, riayet
GT
GD
C
H
L
M
O
s
= USER: s, ler, lar, temizle, larındaki
GT
GD
C
H
L
M
O
sales
/seɪl/ = ADJECTIVE: satış;
USER: satış, satışları, satışlar, satışı, sat
GT
GD
C
H
L
M
O
same
/seɪm/ = ADJECTIVE: aynı, benzer, tıpkı, farksız, farketmez;
USER: aynı, benzer, benzer
GT
GD
C
H
L
M
O
san
GT
GD
C
H
L
M
O
say
/seɪ/ = NOUN: söz, laf, son söz;
VERB: söylemek, demek, etmek, bildirmek, okumak, tekrarlamak, farzetmek, varsaymak;
USER: demek, söylemek, söylüyor, söylüyorlar, söyleyebilirim, söyleyebilirim
GT
GD
C
H
L
M
O
scale
/skeɪl/ = NOUN: ölçek, skala, ölçü, gam, cetvel, pul, terazi gözü, derece, kabuk, tarife, kefe;
VERB: tırmanmak;
USER: ölçek, ölçekli, ölçekte, ölçeği, çaplı
GT
GD
C
H
L
M
O
see
/siː/ = VERB: görmek, anlamak, bakmak, görüşmek, seyretmek, uğurlamak, yolcu etmek, sezmek, farketmek, göz önüne almak, görüp geçirmek;
NOUN: papalık, piskoposluk;
USER: görmek, bkz, bakın, bakınız, göremeyecek, göremeyecek
GT
GD
C
H
L
M
O
seeing
/si:/ = NOUN: görme;
CONJUNCTION: madem, mademki;
PREPOSITION: dolayı, yüzünden, için;
USER: görme, görmek, görmeye, gördükten, görülmeye
GT
GD
C
H
L
M
O
session
/ˈseʃ.ən/ = NOUN: oturum, dönem, toplantı, celse, devre, kongre, sömestr, akademik yıl;
USER: oturum, oturumu, aktif kalma, aktif, oturumda
GT
GD
C
H
L
M
O
shopping
/ˈʃɒp.ɪŋ/ = NOUN: alışveriş, çarşıya çıkma, pazara çıkma;
USER: alışveriş, Ürün, Shopping, Veriş, Fotoğraflar Alışveriş
GT
GD
C
H
L
M
O
should
/ʃʊd/ = USER: should-, should, ise, -meli, -meliydi, -malıydı;
USER: -meli, gerekir, gerektiği, olmalıdır, gereken, gereken
GT
GD
C
H
L
M
O
show
/ʃəʊ/ = VERB: göstermek, gösterilmek, kanıtlamak, sergilemek, görünmek, ibraz etmek, açıklamak;
NOUN: gösteri, gösteriş, şov, teşhir, sergi;
USER: göstermek, göster, gösterin, göstermektedir
GT
GD
C
H
L
M
O
significant
/sigˈnifikənt/ = ADJECTIVE: önemli, anlamlı, kayda değer, manâlı;
USER: önemli, anlamlı, önemli bir, belirgin, anlamlı bir
GT
GD
C
H
L
M
O
sing
/sɪŋ/ = VERB: söylemek, şarkı söylemek, ötmek, şakımak, okumak, çınlamak, ıslık gibi ses çıkarmak, uğuldamak, çağırmak, vızıldamak, vınlamak;
NOUN: şarkı söyleme;
USER: şarkı söylemek, söylemek, şarkı, söylemeye, şarkı söylemeye
GT
GD
C
H
L
M
O
so
/səʊ/ = CONJUNCTION: bu yüzden, yani, için, diye, -ması için;
ADVERB: çok, kadar, böylece, öyle, o kadar, böyle, pek, de, da, demek, şöyle, demek ki, öyleki, aynen;
NOUN: sol;
USER: bu yüzden, çok, böylece, kadar, yani, yani
GT
GD
C
H
L
M
O
sold
/səʊld/ = VERB: satmak, satılmak, sattırmak, beğenilmek, kazıklamak, aldatmak, ele vermek;
USER: satılan, satışa, satılır, satılmaktadır, satıldı, satıldı
GT
GD
C
H
L
M
O
speakers
/ˈspiː.kər/ = NOUN: konuşmacı, sözcü, spiker, meclis başkanı, hopârlör;
USER: hoparlörler, hoparlör, hoparlörleri, konuşmacılar, hoparlörlerin
GT
GD
C
H
L
M
O
starting
/stɑːt/ = ADJECTIVE: başlangıç, başlama, çıkış;
NOUN: çalıştırma, başlama, hareket, çalışma, koyulma;
USER: başlangıç, başlayan, başlayarak, başlıyor, başlamadan
GT
GD
C
H
L
M
O
strategy
/ˈstræt.ə.dʒi/ = NOUN: strateji, taktik, kurnazlık, savaş bilimi;
USER: strateji, stratejisi, stratejisinin, stratejisini, stratejinin
GT
GD
C
H
L
M
O
supporting
/səˈpɔː.tɪŋ/ = ADJECTIVE: destekleyen, destek, yardımcı, destek olan, kanıtlayıcı, kuvvet verici;
NOUN: destekleme;
USER: destek, destekleyen, destekleyici, desteklemek, desteklenmesi
GT
GD
C
H
L
M
O
synergy
/ˈsɪn.ə.dʒi/ = USER: sinerji, sinerjiyi, sinerjinin, sinerjisi, bir sinerji
GT
GD
C
H
L
M
O
t
/tiː/ = USER: t, mi, Sal, Pe, t Kaydedilen
GT
GD
C
H
L
M
O
take
/teɪk/ = VERB: almak, çekmek, götürmek, yapmak, çıkarmak, tutmak, etmek, ele geçirmek, ölçmek, kazanmak, yakalamak;
NOUN: tutma;
USER: almak, çekmek, almaya, alabilir, alır, alır
GT
GD
C
H
L
M
O
taking
/tāk/ = NOUN: alma, ele geçirme, alış, çalkalanma, sallanma, heyecan, telaş;
ADJECTIVE: çekici, ilginç, cazip, bulaşıcı;
USER: alma, alarak, alıyor, alan, almak, almak
GT
GD
C
H
L
M
O
team
/tēm/ = NOUN: takım, ekip, tim, kuş sürüsü, koşum hayvanları;
VERB: koşmak, takım kurmak, takım halinde yapmak;
USER: ekip, takım, takim, ekibi, takımı, takımı
GT
GD
C
H
L
M
O
technologies
/tekˈnɒl.ə.dʒi/ = NOUN: teknoloji, uygulayımbilim;
USER: teknolojileri, teknolojiler, teknolojilerin, teknolojilerinin, teknoloji
GT
GD
C
H
L
M
O
terms
/tɜːm/ = NOUN: şartlar, koşullar, ücret, samimiyet, yakınlık, fiyat;
USER: şartlar, açısından, bakımından, terimler, terimleri
GT
GD
C
H
L
M
O
than
/ðæn/ = CONJUNCTION: göre, -den, -dan;
USER: göre, daha, fazla, çok, den, den
GT
GD
C
H
L
M
O
that
/ðæt/ = CONJUNCTION: o, ki, şu, için, diye;
PRONOUN: o, ki, şu, diye;
ADVERB: böyle, o kadar, bu kadar;
ADJECTIVE: öteki;
USER: o, bu, olduğunu, olduğu, ki, ki
GT
GD
C
H
L
M
O
the
GT
GD
C
H
L
M
O
there
/ðeər/ = ADVERB: orada, oraya, şurada, oralarda, o konuda;
PRONOUN: şuradaki;
USER: orada, var, vardır, yoktur, yok, yok
GT
GD
C
H
L
M
O
they
/ðeɪ/ = PRONOUN: onlar, insanlar;
USER: onlar, bu, bunlar, da, de, de
GT
GD
C
H
L
M
O
think
/θɪŋk/ = VERB: düşünmek, sanmak, saymak, zannetmek, anmak, tasavvur etmek, aklından geçirmek, planlamak;
USER: düşünmek, düşünüyorum, düşünüyorsanız, düşünüyorsun, düşünüyor, düşünüyor
GT
GD
C
H
L
M
O
this
/ðɪs/ = PRONOUN: bu;
ADVERB: böyle, bu kadar, bu kadar
GT
GD
C
H
L
M
O
though
/ðəʊ/ = CONJUNCTION: rağmen, olsa da, karşın, gerçi, olduğu halde, -sa bile;
ADVERB: gerçi, yine de;
USER: rağmen, olsa da, olsa, ama, da
GT
GD
C
H
L
M
O
thought
/θɔːt/ = NOUN: düşünce, fikir, düşünme, kanı, görüş, felsefe, sanı, niyet, özen, ilgi, az şey;
ADJECTIVE: sanılan;
USER: düşünce, düşündüm, düşünmüş, düşünülmektedir, sanıyordum, sanıyordum
GT
GD
C
H
L
M
O
three
/θriː/ = USER: three-, three, üçlü;
USER: üç, ç, ç
GT
GD
C
H
L
M
O
time
/taɪm/ = NOUN: zaman, süre, vakit, kere, uygun zaman, tempo, çağ, vade, aralık, doğum zamanı;
VERB: zamanlamak, ayarlamak, zamanlama yapmak, saat tutmak, tempo tutmak, kurmak, süre tutmak, temposunu belirlemek;
USER: zaman, süresi, kez, süre, zamanda
GT
GD
C
H
L
M
O
to
/tuː/ = PREPOSITION: karşı, göre, -e, -ye, -ya, -e doğru;
USER: karşı, göre, için, etmek, hiç, hiç
GT
GD
C
H
L
M
O
today
/təˈdeɪ/ = ADVERB: bugün, günümüzde;
USER: bugün, günümüzde, bugünkü, günümüz, günümüz
GT
GD
C
H
L
M
O
top
/tɒp/ = NOUN: üst, tepe, baş, zirve, kapak, uç, doruk, topaç;
ADJECTIVE: üst, en iyi, en yüksek, tepe;
USER: üst, iyi, en iyi, en, üstüne
GT
GD
C
H
L
M
O
tradition
/trəˈdɪʃ.ən/ = NOUN: gelenek, hadis, adet, sünnet;
USER: gelenek, geleneği, geleneğinin, geleneğin, geleneğini
GT
GD
C
H
L
M
O
transcript
/ˈtræn.skrɪpt/ = NOUN: kopya, suret;
USER: kopya, transkript, transcript, transkriptlerini, transkripti
GT
GD
C
H
L
M
O
trucks
/trʌk/ = NOUN: kamyon, el arabası, takas, değiş tokuş, yük vagonu, trampa, pılı pırtı, ilişki, bostan sebzesi, değersiz eşya, direk şapkası;
VERB: değiş tokuş etmek, takas etmek, mal ile ödemek, alışveriş yapmak, kamyonla taşımak;
USER: kamyon, kamyonlar, kamyonları, arabaları, kamyonlar kamyonlar
GT
GD
C
H
L
M
O
two
/tuː/ = USER: two-, two, ikili, ikili
GT
GD
C
H
L
M
O
up
/ʌp/ = ADVERB: yukarı, yukarıya;
PREPOSITION: yukarı, yukarıya;
ADJECTIVE: ayakta, dik, yükselmiş, çıkmış, olmuş;
NOUN: artış;
VERB: yükseltmek, artırmak;
USER: yukarı, kadar, up, onbirler, fazla, fazla
GT
GD
C
H
L
M
O
urban
/ˈɜː.bən/ = ADJECTIVE: kentsel, şehir, şehirli, şehre ait;
USER: kentsel, kent, şehir, kentli, şehirli
GT
GD
C
H
L
M
O
ve
/ -v/ = USER: ettik
GT
GD
C
H
L
M
O
very
/ˈver.i/ = ADJECTIVE: çok, tam, bile, gerçek, aynı, salt, sırf, mutlâk, özel;
ADVERB: çok, pek, en, tam;
USER: çok, oldukça, very, derece, pek, pek
GT
GD
C
H
L
M
O
volume
/ˈvɒl.juːm/ = NOUN: hacim, cilt, cilt, tutar, ses yükseltme, yoğunluk, yığın, ses kuvveti;
USER: hacim, hacmi, ses, hacimli, hacminin
GT
GD
C
H
L
M
O
was
/wɒz/ = USER: oldu, olduğunu, idi, was, olduğu, olduğu
GT
GD
C
H
L
M
O
way
/weɪ/ = NOUN: yol, yön, yöntem, tarz, taraf, usul, davranış, mesafe, gidişat, durum, yapılış şekli, gelenek, davranış tarzı, bakım, civar, iş alanı;
USER: yol, şekilde, yolu, bir şekilde, bir yol, bir yol
GT
GD
C
H
L
M
O
we
/wiː/ = PRONOUN: biz;
USER: biz, Sizlere, We, bizim, Bu, Bu
GT
GD
C
H
L
M
O
well
/wel/ = ADJECTIVE: iyi, güzel, sağlıklı, uygun, iyi durumda;
ADVERB: iyi, çok, iyice, oldukça, güzelce, hoş;
NOUN: kuyu;
USER: iyi, de, sıra, yanı, iyi bir, iyi bir
GT
GD
C
H
L
M
O
were
/wɜːr/ = USER: edildi, vardı, idi, olduğunu, olan, olan
GT
GD
C
H
L
M
O
what
/wɒt/ = ADJECTIVE: ne, hangi;
PRONOUN: ne, hangi, neyi, neleri;
USER: ne, Neler, ne bekleyebileceğinizi, hangi, nedir, nedir
GT
GD
C
H
L
M
O
when
/wen/ = NOUN: zaman, vakit;
ADVERB: ne zaman, iken, -dığı zaman;
CONJUNCTION: ne zaman, iken, gerektiğinde, -dığı sırada, -dığında;
PRONOUN: ne zaman, ne zamandan kalma;
USER: zaman, ne zaman, olduğunda, ne, sırasında, sırasında
GT
GD
C
H
L
M
O
which
/wɪtʃ/ = ADJECTIVE: hangi;
PRONOUN: hangi, hangisi, ki, hangisini;
USER: hangi, olan, olduğu, ki, bu, bu
GT
GD
C
H
L
M
O
will
/wɪl/ = NOUN: irade, niyet, istek, vasiyet, vasiyetname, arzu, azim;
VERB: istemek, amaçlamak, arzulamak, niyet etmek, vasiyet etmek;
USER: irade, olacak, olacaktır, olur, edecek, edecek
GT
GD
C
H
L
M
O
win
/wɪn/ = VERB: kazanmak, ulaşmak, galip gelmek, ele geçirmek, dostluğunu kazanmak, elde etmek, ikna etmek;
NOUN: galibiyet, kazanma, zafer, başarı;
USER: kazanmak, kazan, kazanır, kazanma, kazanacak, kazanacak
GT
GD
C
H
L
M
O
with
/wɪð/ = PREPOSITION: ile, birlikte, beraber, -li;
USER: ile, sahip, olan, birlikte, ile birlikte, ile birlikte
GT
GD
C
H
L
M
O
would
/wʊd/ = VERB: -cekti, -caktı, -erdi, -ermi, -ermiydi;
USER: -cekti, olur, mi, istiyorsunuz, olurdu, olurdu
GT
GD
C
H
L
M
O
year
/jɪər/ = NOUN: yıl, sene, yaş;
USER: yıl, yılın, yıllık, yılı, yılda, yılda
GT
GD
C
H
L
M
O
years
/jɪər/ = NOUN: yıl, sene, yaş;
USER: yıl, yaşında, yıllarda, yaş, yıldır, yıldır
GT
GD
C
H
L
M
O
yes
/jes/ = USER: yes-, yes, yea, yep, olumlu cevap;
USER: evet, Var, evet hayır, Yes, Evet'i, Evet'i
GT
GD
C
H
L
M
O
you
/juː/ = PRONOUN: size, sen, seni, sizi, sana, siz;
USER: sen, size, Eğer, sizin, sizi, sizi
251 words